Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Haziran 2016 Salı

Ben ve Ben

Yalnızlığa inanmıyorum. Oysa inanmayı çok isterdim. O “en çok istediğim”i bana verip anında yerine yeni bir isteğin türemesine sebep olan Noel Baba; ya da bir gün beni alıp buralardan götürecek, bu hayattan çekip çıkaracak o son model uzay gemisi gibi… Yalnızlığı düşündükçe kendime koyduğum ve asla ulaşamayacağımı bildiğim hedefler aklıma geliyor, insanların yapabileceğime inandığı ama benim aksinden zerre kuşkum olmayan.

Eskiden böyle değildi, hayal meyal hatırlıyorum. “Yalnız”dım, “asosyal”dim ve bu illa ki tırnak içindeki etiketler asla bir sorun teşkil etmezdi. Filmimi dizimi izlerdim, saatlerce aralıksız oyunumu oynardım, yatar uyur, tavsiye edilen şampuan kullanımı gibi gerektiği kadar aynı düzeni tekrar ederdim.

Hikayemizin kırılma noktalarına, bizi bu ana getiren sürpriz gelişmelere şu anda girmeyeceğim. Belki başka zaman… Uzun lafın kısası, artık etiketlerinden bünye el verdiğince kurtulmuş biri olarak söyleyebilirim ki ben zaten onların hiçbiri değilmişim aslında. Şu anda kontrolü yeniden ele geçirmeye çalışan, zar zor inşa ettiğim iyi-kötü hayatı yerle bir etmeye çabalayan Arman’dan anlıyorum bunu. İster pembe dizilerdeki kötü ikiz kardeşe benzetin, ister çizgi filmlerdeki bir omuza konan ve baş karakteri karanlık tarafa çekmeye ant içmiş şeytana. Meğer bir tarafta “normal”leşmeye çalışan bendeniz varken, onun karşısında asıl “normal”in kendisi olduğunu dikte eden ve çok kolay olduğu, hiç çabamı gerektirmediği için kabul edip benimsediğim biri daha varmış. Ben yalnız değilmişim, hep biriyle münakaşa, münazara ve mutabakat halindeymişim.

Yalnızlığa imreniyorum. Sadece eski kolay günlerimi özlediğim ender anlarda değil; artık her an duyduğum kendi kendime söylenen cümleler, alıntılanan replikler ve şarkı sözleri ve ateşin beni çağırdığı o karanlık yere gitmeye istemsizce, kontrolsüzce meyilli kendimle baş başa kaldığım, ama asla yalnız kalamadığım her anda. Koyulmasının üzerinden daha gün geçmeden bozulan kurallar, içte kalan cümleler, yüzüne küfredilemeyen günlük yaşam tanışları, arkasından olanca güçle konuşunca bile rahata erilemeyen gereksiz insanlar, yarın yeniden başlarım diye hunharca, sanki yarın hiç yokmuşçasına binlerce kaloriyle bozulan rejimler ve işte yine o şampuan kullanımındaki gibi sürekli yinelenen aynı düzen.  

Artık anlıyorum ki yalnız değilim. Hiçbir zaman değildim. Özlediğim yalnızlık değil, içimdeki (ve etrafımdaki) kalabalığı kontrol etme gücünü haiz olma hali. Hayatımın bir evin tek odasından ibaret olmayı bıraktıktan ve sanki sonsuz uzay kadar genişlemesinden sonra ellerimden kayıp giden güçten bahsediyorum. Şimdi, saplantılarımı bıçaktan keskin sınırlarla çevreleyip zapt etmeye çalıştıkça kendi bedenimde yaralar açıyorum. Oysa serbest kalsalar ne benim canım yanacak, ne de onlar bu kadar yüksek sesle haykırıp düzen bozacak. Kendi yarattığım düşmanlara yenilmektense onları dost edinmeye baksam bu kalabalıkta yalnızlığın vaat ettiği huzuru bulacağım. O zaman hayatımdaki “gerçek” insanlar, izlediğim şeyler, dinlediğim şarkılar, kilo takıntılarım, alamadıkça uykumun kaçtığı oyuncaklar, bir türlü para kazandığıma inanamayışımın getirdiği sahte fakirlik, bırakın yarını, önümüzdeki hafta ne yapacağımı dakika dakika bilme zorunluluğum, işler istediğim gibi gitmediğinde darmadağın oluşum, hızla güvenip daha da hızla kıçımın üstüne oturuşum, “son bir defadan bir şey olmaz” felsefesinin hakimiyeti… Hepsi değiştirmeye çalışıp beceremeyince yeniden denemeden önce son bir kez teslim olduğum, o yüzden bir ileri on geri gitmekten başka bir şey yapamadığım şeylerken belki tüm bu özelliklerin benim haricimde değil, direkt içimde olduğunun farkındalığıyla normalleştireceğim her şeyi, normalleşeceğim. O zaman başaramayınca yeniden deneme olmayacak, çünkü ortada bir başarısızlık olmayacak. Belki biraz daha kötü bir insan olacağım, ama mutlaka ki daha aklı başında ve daha huzurlu… Teraziye koyunca tartışma götürmüyor doğru adımın ne olduğu.


Yalnızlığa inanmıyorum. Oysa inanmayı çok isterdim. Zombileşmiş, hadi bunca kötümserliğin sonunda birazcık iyimser olayım, robotlaşmış bir hayat belki hayalimdeki. Bunun mümkün olmadığını, zaten olmaması gerektiğini anlıyorum. Durum böyleyken, tüm kalabalığımla, cümle alem yoluma devam ettiğimi an itibariyle idrak ve kabul ediyorum. Artık mutlu olacağım… Olacağız. “İnandığın her şeyi başarırsın,” diyen onca film yanılıyor olamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder