Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

4 Ekim 2011 Salı

"Son Melodi" Bölüm 18

-18-
Özgür anahtarıyla kapıyı açtı ve gerçek bir centilmen olması sebebiyle Ece’ye önceden içeri girebilmesi için yol verdi, kendisi de onu takip etti. Özgür ayakkabılarını çıkarıp dolaba kaldırmıştı ki Ece’nin aniden yanağına bir öpücük kondurmasıyla yerinden sıçradı.
“Ben hemen yatıyorum. Çok yorgunum.”
“Tamam. Ben biraz televizyon izleyeyim, çok geçmeden yanına gelirim.”
“İyi geceler.”
Özgür yavaş adımlarla yatak odasına yürüyen Ece’yi düşünceli gözlerle izledi.
“Sana da.”
            Salona girip ışığı yaktığında bir kere daha yerinden sıçradı. Aslı, koltukta oturmuş, sanki saatlerdir Özgür’ü bekliyordu.
“İş görüşmen nasıldı?”
Özgür en başta konuyu kapatmayı, soruya tek bir cümleyle bile cevap vermemeyi düşündü. Sonra aksine karar verdi, içini dökmeliydi.
“Çok kötü. Her şeyi berbat ettim. Saçma sapan espriler yapmaya çalıştım, adama karşı çıktım falan. Beni işe alması için birinin ona rüşvet vermesi gerekir.”
“Hemen halledeyim istersen.”
“Monopoly parası kabul edeceğini hiç sanmam.”
“Ya, oysa bizim orada epey değerli bir para birimidir. Neyse, kendi kayıpları.”
            Aslı, Özgür’ü güldürmeyi başardığına sevindi.
“Bak, hep böyle konuşabilsek ne mutlu!”
“Böyle konuşabildiğim kişi karım olmalı.”
“Benimle evlenmemen benim suçum değil. Ne doktorlar mühendisler geri çevirdim, sen gittin onu buldun.”
“Ece iyi bir kız. Onunla evlendiğime pişman değilim. Yani… genel olarak. Beni senden çok mutlu edeceğinden şüphem yok. Bakalım, gittiği yere kadar götürmem gerek sanırım. Bu saatten sonra annemin evine gidiyorum diye onu terk edemem ya. Çok susadım. Hemen geliyorum.”
            Hızla koltuktan kalktı, mutfağa gitmek için odadan çıkacaktı ki o gece üçüncü kere yerinden sıçradı. Ece şüpheli gözlerle kendisini süzmekteydi.       
“Sen…sen kiminle konuşuyordun öyle.”
“Ha- Hasan aramıştı da. Evde canı sıkılmış, onunla sohbet ediyordum.”
            Ece’nin sesi yükselmişti.
“Bana yalan söyleme! Hasan Türkiye’de bile değil. İş için New York’a gitti.”
Özgür, kendi kazdığı çukura giriverdi.
“Doğru ya! Bak, yalan söylediğim için özür dilerim.”
“Bir tek yalan söylediğin için mi? Evliliğimizle ilgili o pozitif düşüncelerin ne olacak?”
Çukur gittikçe bir mezarı andırmaya başlamıştı.
“Onları da mı duydun? Bak, açıklayabilirim. Yani bu benim için pek kolay olmaz ama…”
Ece’nin duyduğu cümlelerin tamamlanmasını beklemeye sabrı yoktu.
“Beni aldatıyor musun?”
            Özgür nasıl bir cevap vermesi gerektiğini kafasında tarttı. Bu işten mümkün olduğunca az sıyrıkla kurtulmalıydı.
“E-evet.”
            Ece müthiş bir sinirle ileri atıldı. Özgür onun üzerine yürüdüğünü zannetmişti ama Ece’nin hedefinde koltuğun yanındaki masada duran cep telefonu vardı.
“Adı ne o şıllığın? Çabuk, numarasını çevir şunun!”
“Neden? Sohbet mi edeceksiniz? Senden Hülya Avşar kadar medeni olmanı beklemiyorum ki?”
            Özgür’ün espri yaparak hava yumuşatma girişiminin hiçbir etkisi olmadı. Aksine, geri bile tepti.
“Özgür! Hiç sırası değil!”
            Özgür uzandı, biraz zorlanarak da olsa telefonunu Ece’den geri aldı.
“Tamam, bak. Koltuğa bir otur. Her şeyi açıklayacağım. Benden nefret edeceksin ama sanırım artık bunu göze almak zorundayım.”
Ece’nin tüm vücudu titriyordu. Gözünden yaşlar akmaktaydı. Yavaşça koltuğa, olayı büyük bir keyifle izleyen Aslı’nın yanına oturdu. Özgür de onun karşısına geçti.
“Aslında seni aldattığım söylenemez. Yani bence bu aldatma değil. Ece…”
Eliyle Ece’nin yan tarafını gösterdi.
“Aslı’yla tanış. Aslı… bu karım Ece. Aa, doğru. Sen onu zaten daha önce gördün.”
            Ece olan bitene hiçbir anlam veremiyordu.
“Sana şakanın sırası değil demiştim. Benimle dalga mı geçiyorsun? Nasıl bir oyun bu ya!”
“Seninle dalga geçmiyorum. Aslı… Aslı en basit deyimiyle benim…arkadaşım. Kendisi biraz hayali olur ama dostluğumuz eskilere dayanır.”
Ece büyük bir kızgınlıkla Özgür’e baktı.
“Tamam! Pardon! Şaka yok. Aslı benim hayali arkadaşım. Yıllar sonra Fadime’nin düğününde halay çekmek için köyüne dönmeye karar vermiş. Ben de ondan kurtulmaya çalışıyordum.”
Ece kızgınlıkla başını salladı. Hızla ayağa kalktı, eve girdiğinde çıkartıp kapının yanında bıraktığı ayakkabılarını eline aldı ve bir hışım kapıyı açarak evden çıktı. Özgür onun arkasından üzüntüyle bakakaldı. Yapacak başka bir şey aklına gelmiyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder