Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

13 Ekim 2011 Perşembe

"Son Melodi" Bölüm 19

-19-

Arabasını yol kenarına park eden Ece koşar adımlarla evin önüne vardı ve zili çalmasının ardından geçen birkaç saniyede hiçbir hareketlilik sezmeyince dayanamayarak kapıyı yumruklamaya başladı. Uykulu gözlerle kapıyı açan Sevgi karşısında ağlamakta olan Ece’yi görünce çok şaşırdı. Onu hemen içeri aldı. Çok endişelenmişti.
“Kızım, bir şey mi oldu?”
Çaresiz gözlerle Sevgi’ye bakan Ece kuracağı cümleleri kafasında planladı.
“Konuşmamız lazım.”
Sevgi’den bir tepki beklemeden salona geçti.
“Özgür…”
Kafasındaki planı gözden geçirdi.
“Özgür hiç iyi değil. O… o, var olmayan insanlar görüyor.”
Bu sefer Sevgi’nin ne tepki vereceği önemliydi. Ama Ece beklemediği bir şeyle karşılaştı: tepkisizlikle.
“Siz bunu zaten biliyordunuz. Nedense bir tek bana söylemek kimsenin aklına gelmemiş. Evlendiğim adamla ilgili ne kadar az şey biliyormuşum meğer.”
            Sevgi duydukları karşısında çok üzülmüştü.
“Bu sorun hallolmuştu. Uzun zamandır onları görmemişti. O yüzden sonra söyleme gereği duymadık.”
Ece ne yapacağını bilemiyordu. Gözlerinde hala yaş vardı.
“Babası hayatından bir anda çıkınca Özgür insanlara olan güvenini kaybetti. O yaşta bir çocuğun ölümü anlamasını beklememeliydim. Ona yalan söylediğim için kendime ne kadar kızdığımı bilemezsin. Kaç kere aslında babasının ölmediğini söylemeye niyetlendim. Ama sonra o adamın bize yaşatabileceklerini düşününce bu fikrimden vazgeçtim. Durumumuz her ne olursa olsun eski halimizden iyiydik. Tabii Özgür bir iki olay dışında hiçbir şeye şahit olmadı. Zaten bu yüzden babasını gönderince, Özgür’e onun öldüğünü söyledim. Zihninde iyi bir baba figürü kalmasını istedim.”
            Ece, kızgınlığının yavaş yavaş yok olmaya başladığını hissetti.
“Peki Özgür’ün hasta olduğunu ne zaman fark ettiniz?”                 
            Sevgi bu kelimeyi daha önce hiç duymamıştı sanki.
“Hasta mı?”
Düşündü. Aynı zamanda gözleri doldu.
“Şey… Küçükken bir gün benden sokağa çıkmak için izin istedi. Kapıda arkadaşının onu beklediğini söyledi. Özgür o zamana kadar hiç gönüllü olarak dışarı çıkmak istemediği için meraklandım ve arkadaşıyla tanışmak istedim. Gerçeği öğrenince ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi şaşırdım.”
“Hemen doktora gittiniz tabii.”
“Tabii. Doktor, o yaşta ve onun durumunda bir çocuk için bunun normal olduğunu söyledi. Özgür’ü düzenli olarak ona götürmemi istedi.”
“Sonra tedavi sonuç vermedi mi?”
            Şimdi Sevgi’nin sesinden hissettiği suçluluk anlaşılabiliyordu.
“Gitmedik ki.”
Ece’nin büyük bir şaşkınlıkla gözlerini irice açtığını gören Sevgi kendini savunmaya geçti.
“Özgür de, ben de yeterince sorunun üstesinden gelmiştik. Özgür mutluydu, sokağa bile çıkmak istemeye başlamıştı. Hayata yeniden başlıyor, iyileşiyordu. Bunu bozup onu zorlu bir sürece sokmak istemedim.”
“Size problem çıkaran oğlunuzun yanlış yöntemle de olsa doğru yola girmesi sizi mutlu etmiş olmalı. Üstünüzden büyük bir yük kalkmıştır.”
            Sevgi başını öne eğdi, konuşmasına ancak böyle devam edebildi.
“Özgür her şeyi öğrendiğinde lise sondaydı. Ondan önce okulda ve dışarıda zaten herkesten uzak durduğu için bir sorun çıkmadı. Durumu fark edenlerin de her zamanki kendisiyle dalga geçtiğini düşünürdü.”
“Sonra nasıl öğrendi peki?”
“Ben söyledim. İlk defa bir kız hayal etmişti. Adı Aslı’ydı.”
“Bugünkü kız.”
            Sevgi buna şaşırmıştı.
            “Demek geri geldi. Ben Özgür’e her şeyi anlatınca o doktora gitmek istemedi.”
“Sakın buna izin verdiğinizi söylemeyin?”
“Kendisi halledecekti. Öyle de oldu. Çok geçmeden hayalleri kesildi.”
“Ta ki şimdiye kadar.”
            “Ece… Ne yapmayı düşünüyorsun? Ayrılacak mısınız?”
“Bilmiyorum. Yani… Bilmediğim o kadar çok şey var ki.”
Ece, düşünceli bir şekilde ayağa kalktı ve hiçbir şey söylemeden salondan çıktı. Sevgi gözyaşlarını silerken sokak kapısının sesi duyuldu.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder