-30-
Özgür içeri girer girmez ayakkabılarını çıkarır ve hemen salona doğru ilerledi. Sevgi yüzüne bile bakmayan oğluna ne olduğunu anlamaya çalışarak endişeyle onu takip etti. Salona giren Özgür aniden durarak annesine döndü. Az kalsın çarpışıyorlardı.
“Konuşmamız lazım!”
“Bu cümlenin gerisi hiçbir zaman iyi olmaz.”
“Babamın şu anda nerede yaşadığını biliyor musun?”
Sevgi duyduklarına anlam veremiyordu. Adeta otomatik olarak cevap verdi.
“O öl-“
Ancak Özgür’ün bu yalanı bir kere daha duymaya tahammülü yoktu.
“Yalanlarına devam etmene gerek yok. Onun yaşadığını biliyorum.”
Sevgi bir an itiraz edecek oldu. Yıllardır alışkanlık edindiği üzere yalanına büyük bir azimle tutunmaya devam etmeye yeltenecek oldu. Ancak o da çok yorulmuştu. Madem bir çıkış yolu doğmuştu, kendini bu bataktan kurtarması gerekiyordu.
“Ece mi söyledi?”
“E-evet… Kısmen.”
Sevgi oğlunu kolundan tuttu ve koltuğa oturttu. Kendisi de yanı başına oturdu.
“Onun şu anda nerede olduğunu inan bilmiyorum.”
“Bana neden onun öldüğünü söyledin? Ayrılsanız da ben babamla görüşebilmeliydim?”
“O, zamanında çok hata yaptı. Beni dövdü, haftanın üç gecesini başka kadınlarla geçirdi. Tipik bozuk evlilik modeli işte. Yeni bir şey yok. Neyse ki benim ve ailemin maddi gücü bu dertten kurtulmama yetti. Senin de o adamın gölgesinde büyümeni istemedim.
“Ama ben sizin mutlu olduğunuzu hatırlıyorum.”
“Bir zamanlar öyleydik. Ta ki babanın işi batana, evi babam geçindirmeye başlayana kadar. Bunu kendine yediremeyince kendini değiştirip bunu kabullenebilecek bir insana dönüştü. Yeni bir adam olmuştu. Havadan gelen paraları dışarıda çar çur edip gününü gün eden, eve gelince bizim günümüzü zehir eden bir adam. Buna katlanmam mümkün değildi.”
“Peki o gitmeyi nasıl kabul etti?
Sevgi yeni girdiği dürüstlük yolunda sapmayı düşündü bir daha. Ama artık oğlunun duygularını koruma faslını çoktan geçmişlerdi.
“Babamın yazdığı çekin miktarını görür görmez pek itiraz etmedi açıkçası. Babam bizim evliliğimizi zaten baştan beri onaylamamıştı. O yüzden gitmesi için epey cömert davrandı. Baban memleketine, İzmir’e gidip orada iş kurmak istemişti o zamanlar.”
“Benim bir önemim yoktu yani.”
“Öyle düşünme. Eminim o da seni çok sevmiştir. Kendi yöntemleriyle. Belki sonradan pişman bile olmuştur, bilemeyiz.”
Özgür başını üzüntüyle öne eğdi. Dürüst olma sırası şimdi ondaydı.
“Sanırım bugün buraya beni getiren taksiyi o kullanıyordu.”
“Ne?”
“Ya da bana öyle geldi bilmiyorum. Adamı cidden tanıyor gibiydim. Daha önce gördüğüm biriydi. Çok garipti.”
“Bu olamaz! Demek İstanbul’a dönmüş.”
Özgür kendi dertleriyle bu kadar meşgul olmasa annesinin gözlerinde bir an için belirip kaybolan mutluluğu fark edebilirdi. Fakat şimdi Sevgi onun saçlarını okşarken tek düşünebildiği kendisiydi.
“Tamam işte. Yaşadığını öğrendin. Hatta dediğin doğruysa onu gördün bile. Ama lütfen bir daha karşına çıkarsa onu görmezden gel. Bu saatten sonra hayatına giren babanın ne sana, ne kendine hayrı dokunur. Bırak her şey olduğu gibi kalsın. Emin ol böylesi herkes için daha iyi.”
Özgür saçlarında gezinen eli hızla itti ve ayağa kalktı. Hışımla salondan dışarı çıktı. Oğlunun gidişini seyreden Sevgi sokak kapısının sesiyle derin bir nefes aldı. Artık kendisini tutmasına gerek yoktu. İlk tepki olarak gözleri doldu önce. Sonra elleri dakikalardır müthiş bir sızıyla canını acıtan kalbine gitti. Ve beklenmeyen bir şey oldu aniden. Sevgi gülmeye başladı. Mutlulukla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder