Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

19 Eylül 2011 Pazartesi

"Son Melodi" Bölüm 15

-15-

Ece kahvaltıyı hazırlamaktaydı. Mutfak masasının üzerinde iki tabak, kahvaltılıklar ve iki çay fincanı vardı. Ece ocakta omlet pişirirken Özgür uykulu bir halde, üzerinde pijamalarla, mutfağa girdi. Onun geldiğini gören Ece gülümsedi ve kocasını öptü. Özgür’ün bakışları masaya takıldı.
“Ne kadar aç olduğumu anlatamam.”
“Uçakta bir şeyler yemezsen olacağı bu. Gerçi sen bir haftalık balayımız süresince de pek bir şey yemedin.”
“Ne yapayım? Hiçbir şeyin tadını beğenmedim işte.”
“Senin şu yemek seçmelerinden çekeceğim var belli ki.”
“İyi günde, kötü günde diye yemin ettikten sonra yemek pişirmenin lafı mı olur? Yapıverirsin her akşam bir şeyler. Bir akşam su böreği, bir akşam ev mantısı, bir akşam yaprak sarma…”
“Hem şişmanlamak hem de boşanmak istiyorsun galiba.”
“Tamam canım! Arada bir ben de menemen falan yaparım. Hayat müşterek sonuçta.”
Ece, tavayı ocaktan aldı ve omleti sofradaki iki tabağa bölüştürdü. Bu arada Özgür’de sofradaki yerini almıştı, bir dilim ekmeğe yağ sürmekteydi. Ece de karşısına oturdu. Özgür birden ayağa kalktı.
“Üşüdüm, üzerime bir hırka alıp geleyim.”
Ece kahvaltısına devam ederken Özgür mutfaktan çıktı ve yatak odasına gitti. Odaya girer girmez gözü yatağın üzerine uzanmış olan Aslı’ya takıldı. Aslı’nın yüzünde sinsi bir gülümseme vardı.
“Kusura bakma. Bir ev hediyesi almadan elim boş geldim. Bir dahaki sefere artık.”
Özgür onu duymazdan geldi. Derin bir nefes aldı ve arkasını dönerek gardırobu açtı. Askıdaki birkaç gömlek arasından kendine bir hırka bulmaya çalıştı ama bulamadı. Bu sırada Aslı onu izliyordu. Özgür, biraz bakındıktan sonra sert bir hareketle gardırobun kapağını kapattı ve Aslı’ya döndü. Sesini kontrol etmekte çok zorlanıyordu.
“Neden?”
“Ne neden?”
            Kontrolü biraz kaybedince, sesi yükseldi.
“Neden geri geldin?”
“Dört buçuk sene sonra bana soracağın ilk soru bu mu? Ne yapıp ne ettiğimi hiç mi merak etmiyorsun?”
“Pek merak ettiğim söylenemez.”
Korkulu gözlere odanın girişine baktı. Sonra dayanamadı, başını kapıdan uzatarak holü inceledi. Gelen giden yoktu. Aslı’ya döndü. Kontrolsüz ses tonu yalvarır bir ifadeye bürünmüştü şimdi de.
“Ne olur buradan git. Hayatımdan yeniden çık. Geri gelmeni istemiyorum. Seni görmek istemiyorum.”
“Ama her ne hikmetse ben hala buradayım. Seni ne kadar çok seviyormuşum meğer. Bu kadar zaman boyunca unutamadım gerçekten.”
Beklenen oldu, Ece odaya girdi.
“Kiminle konuşuyorsun sen?”
            Ece’nin sesiyle yerinden sıçrayan Özgür kekeleyerek cevap verdi.
“Hiç…Hırkamı…hırkamı bulamadım da.”
Özgür, korkulu gözlerle hala yatakta uzanmış onu inceleyen Aslı’ya baktı. Bunu fark eden Ece de yatağa baktı ama Özgür’ü bu kadar dehşete düşüren şeyin ne olduğuna anlam veremedi. Şüpheyle çatılan kaşlarına söz geçirmeye çalıştı ve her şey normalmiş gibi Özgür’le konuşmaya çabaladı.
“Hala bavulları açmadım ki. Hırkalarının ikisi de orada. Ben bulurum şimdi. Sen git kahvaltını bitir. İş görüşmene geç kalacaksın.”
Özgür başını sallayarak odadan çıktı. Ece’nin içinde hala bir şüphe vardı. Bu durumda olan hemen her kadının ilk yapacağı şeyi yaptı o da. Komodinin üzerinde başıboş duran Özgür’ün cep telefonunu aldı eline. Tam gelen mesajların depolandığı bölüme girecekken vazgeçti, telefonu yerine bıraktı ve yerde duran bavullardan birini açarak içinde Özgür’ün hırkalarını aramaya başladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder