Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Eylül 2011 Cumartesi

"Son Melodi" Bölüm 11

-11-

Sevgi mutfakta yemek pişirmekteydi. Kapının çaldığını duyunca ocağın altını kıstı, elindeki bezi tezgaha bıraktı, eliyle saçını düzeltti ve kapıyı açmak için mutfaktan çıktı. Gelen Özgür’dü.
“Oğlum, anahtarın yok mu senin.”
“Evde unutmuşum anne.”
Özgür aceleyle eve girdi ve kapıyı kapatarak annesini bir kenara çekti.
“Hani sana bahsettiğim bir kız arkadaşım vardı ya.”
“Evet, şu bir türlü tanışamadığım kız.”
            Özgür başını salladı.
“Bugün tanışacaksınız.”
“Ne? Ne zaman?”
“Azzz sonra.”
“Özgür, dalga geçme benimle.”
“Çok ciddiyim. Şu anda arabasını park ediyor, birazdan burada olur.”
            Sevgi telaşa kapılmıştı. Ne yapması gerektiğini bilemiyordu.
“Bu yaptığın iş mi şimdi? İnsan önceden haber verir. Hazırlık falan yapardım. Neyse… Ben hemen gidip üstümü değiştireyim. “
            Özgür’ün cevap vermesine kalmadan hızla odasına doğru koştu. Özgür arkasından gülerek baktı ve dönüp sokak kapısını açtı. Ece eve yaklaşmaktaydı.
            Ece’yi içeri buyur eden Özgür ardından kapıyı kapattı. Ece, bir yandan ayakkabılarını çıkartırken diğer yandan etrafı incelemekteydi.
“Güzel bir eviniz varmış. Bunca zamandır evine ilk defa geldiğime inanamıyorum.”
Özgür masumane bir şekilde omzunu silkti.
“Ne yapalım, odamı ancak toplayabildim!”
Ece güldü ve hafifçe Özgür’e vurdu.
“Eminim öyledir.”
Birlikte salona doğru yürümeye başladılar. Özgür odaları eliyle göstererek evi Ece’ye tanıtmaya başladı.
“Burası mutfak, orası benim odam, annemin odası, salon ve tuvalet.”
“Ee, annen nerede?”
“Seni böyle haber vermeden getirdiğim için bana kızdı. Şimdi odasında senin için süsleniyor.”
“Geleceğimizi haber vermemiş miydin yani?”
            Aynı masum omuz silkişi yeniden görüldü.
“Sürpriz olsun istedim.”
Sevgilisinden azar yeme vakti gelmişti.
“Ne adamsın ya! Zavallı kadın.”
Ece salonu iyice inceledikten sonra kanepeye oturdu.
“Ben bir su içip geliyorum.”
Ece, kanepenin yanındaki sehpanın üzerinde duran resimleri incelemekteydi. Özgür’ü yarım kulak duyup yarım ağız cevap verdi.
“Tamam.”
            Özgür odadan çıkınca Ece salonu tekrar gözden geçirmeye başladı. Huzursuzca elleriyle oynarken birden ayağa kalktı ve evin diğer odalarına da göz ucuyla bakmak amacıyla salondan çıktı.
            Üstünü değiştirip kendisine tanınan kısıtlı zamanda mümkün olan en iyi şekilde kendine çeki düzen veren Sevgi odasından çıktı ve salona doğru yürümeye başladı. Özgür’ün mutfakta olduğunu görünce yönünü değiştirdi.
“Oğlum, arkadaşın hala gelmedi mi?”
            Kendisine su doldurmakta olan Özgür annesine döndü.
“Geldi, salonda oturuyor.”
Annesinden azar yeme vakti gelmişti.
“Aferin, kızı yalnız mı bıraktın.”
“Herkes de bugün beni azarlıyor ya. Tamam, hadi gidelim yanına o zaman. Daha fazla yalnız kalmasın. Neme lazım başına bir iş geliverir.”
“Dalga geçme!”
O da Özgür’e, tıpkı Ece gibi, hafifçe vurdu. Birlikte mutfaktan çıkıp salona geçtiler. Sevgi yüzünde bir gülümsemeyle önden girdi içeri.  Fakat odada kimse olmadığını görünce yüzü birden asıldı. Endişeyle hemen arkasında bekleyen Özgür’e döndü. Yüzü kireç gibiydi.
“Özgür! Yine mi?”
            Özgür annesinin ne demek istediğini anlamamıştı. Şaşkınlıkla annesinin bembeyaz yüzüne baktı.
“Ne yine mi?”
Kafasında bir şimşek çakmış gibi, birden annesinin neyi kastettiğini fark etti. Gülmekten kendini alamadı.
“Merak etme, Ece benim hayal ürünüm değil.”
            Sevgi hala rahatlamamıştı. Oğluna inanmakta güçlük çekiyordu ve gözlerindeki şüphe silinmiyordu. Özgür gülmeyi keserek salonda dışarı başını uzattı ve Ece’ye seslendi. Ece de tam bu sırada salona dönmek üzereydi zaten. Özgür sesindeki kızgınlığı gizlemeye gerek duymadı.
“Neredeydin?”
            Özgür’ün tepkisine anlam veremeyen Ece bir an için ne diyeceğini bilemedi.
            “Ellerimi yıkamaya gitmiştim.”
            Konuyu uzatmak istemeyen Özgür Ece’nin elinden tuttu ve birlikte salona girdiler.
“Annem, Ece. Ece, annem.”
Sevgi ve Ece ilk önce el sıkıştılar. Sonra Sevgi’nin tereddütle hafif öne eğilmesi üzerine Ece de ona uydu ve tanışma fasılları yanaklara kondurulan sıcak öpücüklerle son buldu.
“Hoş geldin kızım. Geç otur.”
            Üçü de koltuklara yerleştiler. Sevgi’nin gözleri Ece’nin üzerinden bir an olsun ayrılmıyordu. Sırıtışı da yüzünde kalmakta bir o kadar ısrarcıydı.
“Nasılsın kızım?”
Ece mümkün olduğunca sakin ve sevecen bir ses tonu tutturmaya çabaladı.
“İyiyim efendim. Sizi sormalı.”
“Ben de iyiyim. Teşekkür ederim.”
            Özgür, tenis maçı izler gibi bir annesine, bir Ece’ye bakmaktaydı. Onların bu ne yapacağını bilmez hallerinden belli ki büyük bir keyif duyuyordu.                                            
“Siz Özgür’le okulda tanışmıştınız değil mi?”
“Evet, okulun ilk gününde hatta. Yani dört seneyi geçti artık.”
“Evet. Şimdi söyleyince ne kadar uzun bir zamanmış gibi geliyor. Oysa göz açıp kapayıncaya kadar geçti değil mi?”
“Sormayın. Aynen öyle.”
Ne söyleyeceklerini bilemeyen üç insanın yarattığı gergin sessizlik odada bir süre asılı kaldı. Herkes zihinlerinde tüketecekleri bir sonraki sohbet konusunu bulmaya çalışırken en hızlı davranan Ece oldu.
“Eviniz gerçekten çok güzelmiş. Çok güzel bir dekorasyon zevkiniz var.”
“Çok teşekkür ederim. Başımızı sokacak bir çatı işte.”
            Yine sessizlik. Bir sonraki bozucu ve aynı zamanda kurtarıcı başarı Sevgi’den geldi.
“Ocakta yemeğim vardı. Ona bir bakayım. Akşam yemeğini birlikte yeriz, değil mi?”
“Çok sevinirim. Yardım edebileceğim bir şey var mı?”
“Hayır kızım, siz oturun. Ben beş dakikada her şeyi hallederim.”
Sevgi Ece’ye gülümsedi ve odadan çıktı. Ece sıkıntılı bir şekilde Özgür’e döndü. Özgür’ün hiçbir şey umurunda değildi. Olan bitenden aldığı zevk yüzüne salakça bir sırıtışın yerleşmesine sebep olmuştu.
“Hadi, sana odamı göstereyim.”
            Ece’nin tepki vermesini beklemeden elinden tuttu ve onu odasına götürdü. Odaya girip kapıyı kapatır kapatmaz Ecen Özgür’ün elini bıraktı ve dakikalardır aklında dolanan soruyu üzüntüyle sordu.
“Annen benden nefret etti, değil mi?“
“Onu da nereden çıkardın? Sadece yeni biriyle tanıştığında biraz tutuk olur. Merak etme, yemekte kendine gelecektir. Hem annemi bugüne kadar pek fazla kızla tanıştırdığım söylenemez. Deneyimi yok bu konuda.”
Ece biraz sakinleşmişti. Artık yüzü biraz gülüyordu.
“İşte bu iyi haber! Eminim bunca zaman gelmediğim için beni suçluyordur. Seni ondan uzaklaştırdığımı falan düşünüyordur.”
“Saçmalama. Her şey gayet normal gidiyor, inan bana.”
“Öyle diyorsan öyle olsun.”
Ece yatağa oturdu ve Özgür’ün odasını incelemeye başladı. Mobilyaları ve duvarda film afişlerinin asılı olmasını biraz çocukça buldu. Aslında odanın yıllar yılı hiç değişmediğini ve plana göre daha uzun zaman değişmeyeceğini bilse Özgür’ün hayatında bir adım ileri gidemediğini ve gidemeyebileceğini bile düşünebilirdi. Ece ihtimaller üzerine düşünüp moralini bozmamaya kararlıydı.
“Aferin, bu kadar sene beklediğime değmiş. Güzel toplamışsın odanı.”
            Özgür gülerek yatağa, Ece’nin yanına oturdu ve ona sarıldı. Tam öpmeye yeltenmişti ki Ece onaylamaz bir yüz ifadesiyle bu teklifi reddetti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder