-5-
Okulun bahçesi öğrenci aileleriyle doluydu. Yerde bağdaş kurmuş oturanlar, ayakta ellerini açmış dua edenler, bir köşeye çekilmiş Kuran okuyanlar ve nicesi. Bir kadın, sınav salonunda yerini almak için okula girmek üzere olan oğlunun peşinden koştu ve elindeki okunmuş pirinci son bir dua eşliğinde çocuğun ağzına tıktı. Özgür oturduğu sıranın hemen yanındaki camdan bu olayı gülerek seyretti. Yüzündeki gülümseme çok geçmeden yerini endişeli bir ifadeye bıraktı.
Özgür, sıranın önüne özenle dizdiği kalemleri, sınav giriş belgesini ve nüfus cüzdanını bir kere daha kontrol etti. Ne yapacağını bilemiyor, bir şekilde vakit geçirmeye çalışıyor gibiydi. Tırnaklarını kemirmeye başladı. Ama on parmak gerekli vakti öldürmek için yeterli olmayınca tedirgin bir şekilde elleriyle oynamaya geçti. Önce dışarıya, ardından da saatine göz attıktan sonra başını sıranın üzerine koydu ve gözlerini kapadı. Birden yanı başında bir hareketlenme hissetti ve başını kaldırıp bakınca yerinden sıçradı.
“Ah! Beni böyle korkutmayı kesmelisin. Burada ne işin var?”
Aslı’nın yüzünde bıkkın ve ukala bir gülümseme vardı.
“Sana beni çok arayacağını söylememiş miydim?”
Özgür dehşet dolu gözleriyle etrafta kendisine bakan biri olup olmadığını kontrol etti ve kimsenin onunla ilgilenmediğini görünce rahatladı. Yine de dikkat çekmemek için elleriyle ağzını kapadı, önündeki sınav giriş belgesine gözlerini dikti ve yarım ağız konuşmaya devam etti.
“Söylemiştin söylemesine ama pek doğru çıkmadı.”
“Öyle mi dersin? Neden deminden beri camdan dışarıyı süzüyorsun öyleyse.”
“Bilmem! Hayatımın belki de en önemli sınavı başlamadan önce dikkatimi dağıtacak bir şeyler aradığımdan olabilir.”
“Sen, seni rahatlatacak bir yüz arıyordun sadece. Ama üzülerek belirtmeliyim ki annen senin okula girdiğini görür görmez yandaki çay bahçesine kahvaltı etmeye gitti. Seni kapının önünde, üç saat boyunca hayrına dua okuyarak bekleyeceğini düşünmüyordun herhalde.”
“Tabii ki hayır. Annemi tanırım.”
“Bu iyi işte! Güzel taktik! Olası hayal kırıklıklarını baştan önlüyorsun. Ee, sınava ne kadar kaldı?”
Özgür saatine baktı.
“Yaklaşık 15 dakika. İzin verirsen hazırlıklarımı tamamlayayım.”
“Senin zaten çoktan hazır olman gerekmiyor muydu? Bak, etraftaki herkes ne kadar rahat. İçlerinde kopan fırtınaları dışa yansıtmamak konusunda epey başarılılar.”
Özgür onunla ilgilenmiyormuş gibi davranmaya çalıştı, camdan dışarı seyretmeyi başladı. Ama yine de ona laf yetiştirmekten kendini alamadı.
“Benim gibi değişik dışa vurum yöntemleri yok demek ki. Onlar normal insanlar gibi paşa paşa içlerine atıyorlar endişelerini.
Tekrar Aslı’ya döndü ve alaycı bir ses tonuyla sordu:
“Etrafta senden başka gerçekliğinden şüphe etmem gereken bir şey var mı?”
“Evet, özgüvenin. Kendine bu kadar az güvenen bir insan zor bulunur.”
Aslı, Özgür’ü telkin etmek istercesine elini onun sırtına koydu.
“Alt tarafı bir sınava gireceksin. Kendini öyle ya da böyle bir sene boyunca bu ana hazırladın. Şimdi özgürlüğe üç kala, anın tadını çıkar bence.”
“Tadını çıkarmak derken? Önüme konan soruların eğlenceli olacağını mı düşünüyorsun?”
“Bir bakıma. Yani ecelden kaçış yok diye boşuna dememişler. Bu saatten sonra ya çözeceksin, ya da çözemeyip evde benden biçki dikiş dersleri almaya başlayacaksın. Yeni bir model öğrendim ki sor-“
Özgür’ün sabrı taşmıştı. Aslı’nın sözünü bitirmesine müsaade etmedi.
“Saçmalamayı keser misin artık!”
Özgür sesini kontrol edemediği için diğer öğrencilerin ilgisini çekmeye başlamışken sınav gözetmenleri sınıfa girdiler. Tüm sıralar, biraz sonra hayatlarının en önemli sınavı olduğunu düşündükleri soruları içeren kitapçığa kavuşmayı sabırsızlıkla bekleyen öğrencilerle doluydu. Gözetmenler sınavla ilgili açıklamalar yapmaya başladılar. Aslı, stresten iyice kendini kaybetmiş Özgür’ün yanağına bir öpücük kondurdu ve yanından kalktı. Tam gidecekti ki Özgür ani bir hareketle elini tuttu ve yalvaran gözlerle baktı. Bu, Aslı’nın gülümsemesine yol açtı.
“Merak etme, ben buradayım. Sen istediğin kadar, sen istediğin sürece.”
Kalktığı yere tekrar oturdu. Önce cevap kağıtları, sonra da soru kitapçıkları dağıtıldı. Çok geçmeden sınav başladı. Özgür titreyen elleriyle soru kitapçığını açtı ve gözden geçirmeye başladı. Kısa bir tereddütten sonra matematik bölümünü açtı. Özgür dikkatle soruları okurken Aslı kitapçığa doğru eğildi ve Özgür’e eşlik etti. Özgür hangi şıkkı işaretleyeceğine karar veremediğinde kendisi bir şık seçti. Özgür de Aslı’nın seçtiği şıkkı sorgusuz sualsiz cevap kağıdına işledi. Birkaç soru daha çözdükten sonra dikkati dağıldı ve dışarıyı seyretmeye başladı. Birçok anne baba heyecan içinde sınavın bitmesini bekliyordu. Birden gözlerini kapadı, başını salladı ve kendine gelebilmek için silkindi. Gülümseyerek bir kez daha Aslı’ya döndü. Aslı da ona bir o kadar sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdi. Özgür kararlı bir şekilde gözlerini kapadı ve birkaç saniye sonra açtığında karşısında Aslı’yı yoktu. Özgür’ün önünde oturan kız hiçbir soruyu yapamadığını haykırarak gözyaşları eşliğinde sınıftan koşarak uzaklaşırken Özgür kendinden daha emin bir şekilde bir sonraki soruyu okumaya başladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder