-6-
“Özgür, uyan!”
Özgür bir yerlerden adının çağırıldığını duyuyordu ama uykusunu sonlandırmamaya kararlıydı. Fakat Sevgi de oğlunu uyandırmak konusunda aynı oranda kararlı olunca savaştan galip çıkan taraf o oldu. Büyük bir kararlılıkla Özgür’ün odasına giren Sevgi onun kulağına doğru eğildi ve yüksek bir sesle uyanmasını emretti.
“Hadi ama! Derse geç kalacaksın. Çabuk!”
Özgür istemeye istemeye gözlerini açtı ve annesine sıkıntılı bir ifadeyle baktı. Yatakta doğruldu, hala yorganın içinden çıkmaya pek niyeti yoktu.
“Tamam, kalktım işte. Artık liseye gitmiyorum ki dakikası dakikasına ders programına uyayım.”
“Daha ilk günden derslerimi boşlarım diyorsun yani.”
“Hayır, arada uykuya yenik düşebileceğimi öngörüyorum sadece.”
Sevgi güneşin uyku kaçıran acımasız ışınları da Özgür’e karşı olan mücadelesinde kendisine yardımcı olsun diye perdeleri sonuna kadar açtı.
“Yatarak mezun olunacağını sanıyorsan yanılıyorsun. Böyle gidersen ancak on seneye psikolog çıkarsın sen.”
“Amma abarttın. Tamam, kalktım işte.”
Özgür kalktı, annesini iterek odadan çıkarttı, arkasından kapıyı kapattı, giyeceği kıyafetleri gardırobundan çıkarttı ve giyinmeye başladı. Oğluna pek güvenmeyen Sevgi hala kapının önünden emirler yağdırıyordu.
“Acele et. Bugün seni okula ben bırakacağım. İlk günden otobüslerde sürünme.”
Özgür dalga geçmeye başlamıştı.
“Kendi başının çaresine bakmaya ne oldu?”
“Nankörlüğün bu kadarı! İstemiyorsan bırakmam. Zaten çok da meraklı değilim sabahın bu saatinde yollara dökülmeye.”
“Tamam, kızma. Hemen geliyorum.”
Özgür çoraplarını da giydikten sonra hızla yatağını topladı ve önceki akşam hazırladığı çantasını omzuna alarak odasından çıktı.
Mutfağa girdiğinde annesi kahvesini yudumluyordu. Özgür de dolaptan bir bardak çıkardı, buzdolabından bir kutu süt aldı ve bardağını doldurdu.
“Anladığım kadarıyla adam gibi kahvaltı etmeyi düşünmüyorsunuz Özgür Bey.”
“Hazırlayan olmadı ki edelim Sevgi Hanım!”
“Az ye de kendine bir uşak tut! Neyse, zaten zaman da yok. Yolda poğaça alırız. Çabuk, ayakkabılarını giy.”
Özgür sütünü bir dikişte bitirdi ve bardağını lavaboya koydu. Aceleyle evin kapısına koştu ve ayakkabılarını giymeye başladı. Bu arada Sevgi de odasından çantasını alıp gelmişti. O da ayakkabılarını giydi ve evden çıkıp arabaya yürümeye koyuldular.
“Bu gün ders olur mu dersin?
“Bilmiyorum ki. Bütün gün hocalar ve öğrencilerle tanışmakla geçer sanırım.”
“Çok şükür yeni bir çevrede, gerçek insanlarla tanışma fırsatın doğdu.”
“Eminim çok geçmeden kendime bir iki arkadaş bulurum. Bu konuda hiç zorlanmadığımı bilirsin.”
Özgür’ün şaka yaptığını fark etmeyen Sevgi sinirli bir şekilde söylendi:
“Özgür!”
“Merak etme. Üç aydır kimsecikler görünmedi bana.”
“İşte buna sevindim. Kendi kendine bu işin üstesinden gelebileceğini biliyordum.”
“Fazla uğraştığım söylenemez. Ben bazı şeylerin farkına varınca, onlar da ortadan yok oldular sanırım. Bende iş olmadığını anlamışlardır belki de.”
Sevgi çantasından arabanın anahtarını çıkarttı ve düğmeye basarak kapıları açtı. Özgür ön koltuktaki yerini aldı. Sevgi de arabaya bindi, çantasını Özgür’ün kucağına koydu, bir sigara yaktı ve arabayı çalıştırdı.
“Arabaya biner binmez yakmak zorunda mısın şu şeyi?”
“Kaç saattir içmiyorum. Bırak bir tane içeyim rahat rahat.”
Park yerinden çıktı ve ana yola saptı. Yol kenarında park etmiş taksi ne Sevgi’nin, ne de Özgür’ün dikkatini çekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder